Amigo Etkisine Kapılmayın! Lütfü Hoca'nın Öğretisi
Gündem

Amigo Etkisine Kapılmayın! Lütfü Hoca'nın Öğretisi


17 May 20255 dk okuma100 görüntülenmeSon güncelleme: 17 December 2025

Lütfü Hoca, sadece bir hoca değil, aynı zamanda bir güzellik harmanıydı. İyilik ve hüsün adına aranan her şey onda bulunabilirdi. Işıl ışıl bakan gözleri ve yüzünde açan hakikat gülleriyle, ilk bakışta heybetli duruşuyla dikkat çekerdi. Ancak, yakınlaştıkça içindeki nazik ve zarif insanı keşfetmek mümkün olurdu. Gençlerle olan iletişimi, yaşıtlarına göre daha farklı ve samimiydi. Onların dilinden konuşur, kültürümüz ve medeniyetimize ait kelime ve kavramları ustalıkla kullanırdı. Onun için önemli olan, anlaşılmak ve kalplerde bir devinim yaratmaktı.

Lütfü Hoca'nın Yumuşak Huyluluğu ve Hoşgörüsü

Yumuşak huyluluk, Lütfü Hoca'nın lütuf sahibi olabilmesinin ilk adımıydı. Hareketlerinde ve sözlerinde zarif, her konuya nezaketle yaklaşırdı. Asla esip gürlemez, suçlayıcı veya küçümseyici davranışlardan kaçınırdı. Hoşgörü elçisiydi ve nerede ne kadar esneyebileceğini iyi bilirdi. İnancını sağlam esaslarla perçinlediği için, onlara zarar verecek herhangi bir alana asla yaklaşmazdı.

Sakin bir insandı. Bu, gerçekleri kabul ettiğinin bir göstergesiydi. Kendi içindeki çelişkilerden kurtulmuş, sükûnete ermişti. Göbek adının Ömer olması, inandığı değerlere olan bağlılığının ve kararlılığının bir işaretiydi. İnandıkları için gözü karaydı ve budaktan esirgediği hiç görülmemişti. "Karaca Hoca" olarak anılması da bunun bir nişanıydı.

Dengeli ve tutarlı olmayı her işinde gözetirdi. Bu özelliği, hoşgörüsü, anlayışı ve gerektiğinde esneme gibi davranışlarında kendini gösterirdi. İstanbul'un yüksek gelirli semtlerinde görev yapmıştı. Beyaz yakalılara hakikatleri anlatmak, cilalanmış egoları nedeniyle hiç kolay olmamasına rağmen, o bunu başarıyordu. Görev yaptığı camiler bu nedenle dolup taşardı. Cuma günleri kendi kaleme aldığı hutbeleri okur ve cemaat bunları fotokopi ile çoğaltarak elden ele dolaştırarak tahlil ederdi.

"Amigo Etkisi"ne Karşı Durmak

Lütfü Hoca, çokça okuyan ve farklı besin kaynaklarından beslenen bir insandı. Bu, oluşturduğu metinlerden ve gördüğü hüsnü kabulden anlaşılırdı. "Amigo etkisi" ile istese, ülkenin hatta dünyanın en ünlü ve etrafına milyonlarca insanı toplayıp yönlendiren bir kişisi olabilirdi. Ancak, o bunu tercih etmek yerine, bizlerin "Amigo etkisine" yakalanmamamız için çalıştı. Ferdiyeti öne çıkarıyor, bireysel sorumluluğa dikkat çekiyordu. Toplumlar cemiyet halinde yaşasa da, "Amigo etkisine" yakalanmak, ferdi olarak nitelik kazanamayıp, sorumluluk üstlenemeyip gruplaşarak orada kendini öne çıkarmak ona göre gerçekçi değildi. Her birimiz teker teker vahiyden sorumluyduk ve yine teker teker ondan sorgulanıp hesaba çekilecektik.

Göz alıcı olmak değil, göz ve gönül alıcı hususlara yönelerek vahiy ile buralarda yetkinleşmekti asıl mesele. Havalı olmak, çekici görünmek, gerçek dışı vaatlerle seçkinlik dâvâ etmek değil, tevazu ile gerçekten bir dâvâ sahibi olmaktı yapılması gereken. Bunun gerekliliklerini yerine getirmekti.

Hakikatin Eri Olmak

Hayalin değil, hakikatin eri olabilmek... Zor olanı bu. Tüm bunlar bize Kur'an-ı Kerim'de mübarek Nebilerimiz örnek gösterilerek veriliyordu. Fahr-i Cihan Efendimizin mübarek dilinden "Deki" şeklinde emir buyurulan hususlardı. Efendimizin mütevazi yaşamında ortaya koyduklarıydı. Ehl-i Beytin ve Sahabeyi Güzin Efendilerimizin örneklemeleriydi. İşte bunları fark etmek, ayrıntılara odaklanmak bizleri goygoy yapmaktan, yalanı köpürtmekten, kendimizi olmadığımız şekillerde pazarlamaktan alıkoyuyordu. Hocanın bize öğrettiği tam da buydu.

"Amigolara değil, hakikatin hakikatli erlerine ihtiyaç var" diyordu ve çok haklıydı. Esip üfüren değil, gerçeğin peşinden sadakatle gidenlere ihtiyaç var. Bu sebeple ferdi yetkinlik ve erginlik meselesine daha çok eğilmemiz elzem. Vahiyle ve sünnet-i seniyye ile donanmamız kaçınılmaz. Şeklimizle, şemailimizle, kisvemizle değil kalbimizle onay almamız gerek. Sûrete değil sîrete yönelmemiz mecburi.

Popüler olmayı hedeflemekten vazgeçmeliyiz. Efendimizin bizlere modellediği kulluk çizgisinde olmayı esas almalıyız. Amigo olmak gerekmez. Fenomen edalarına ihtiyaç yok. Kalbine iman yazılmış muhlis kullardan olmak yeterli. Bizden istenen ve beklenen zaten bu.

Lütfü Hoca işte bize bunu anlatmak istiyordu. Muhteşem bir zarafetle, içten bir güzellikle, kalbi bir tevazu ile yapıyordu. Duygusal zekâsının yüksekliği ile empatik iletişim geliştiriyor ve zihinlerimizde yer alan şüphe çengeline takılan zehirli soruları cevaplıyordu. Doğrularda haddi aşıp ezen bir tahakkümle değil sağlam bir kararlılık ve sabırla duruyor, sınırları özenle koruyordu. Ve bize muhteşem bir örneklik sergiliyordu.

Lütfü Hoca'nın öğretileri, günümüzde de geçerliliğini koruyor. Özellikle sosyal medyanın ve popüler kültürün etkisi altında kaldığımız bu dönemde, onun ferdiyetçilik ve bireysel sorumluluk vurgusu daha da önem kazanıyor. "Amigo Etkisi"ne kapılmadan, kendi değerlerimiz ve inançlarımız doğrultusunda yaşamak, Lütfü Hoca'nın bize bıraktığı en değerli miraslardan biri.