
Ashab-ı Kiram'a Tabi Olmak: Kurtuluşun Sırrı Ne?
Ehl-i Sünnet inancına göre kurtuluşa ermenin yolu, Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) ve Ashâb-ı Kirâm'ın izinden gitmekten geçer. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri'ne göre bu yola tam bağlılık, fırka-ı nâciyenin, yani kurtuluşa erenlerin alametidir. Peki, bu ne anlama geliyor? Ashab-ı Kiram'a tabi olmak neden bu kadar önemli?
İmâm-ı Rabbânî'nin Gözünden Fırka-ı Nâciye
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri, yetmiş üç fırkanın her birinin kendilerinin şeriat yolunda olduğunu iddia ettiğini ve sadece kendilerinin kurtuluşa ereceğine inandığını belirtir. Bu durum, Kur'an-ı Kerim'de Rûm Sûresi'nin 32. ayetiyle de desteklenir: "...Her tâife, kendi yanlarında olana güvenmektedirler."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise fırka-ı nâciyeyi diğerlerinden ayırmak için şöyle buyurmuştur: "Onlar benim ve ashâbımın yolu üzere olanlardır." Bu hadis-i şerifte, Peygamberimiz'in kendi yolunu belirtmesinin yanı sıra Ashâb-ı Kirâm'ı da zikretmesi, onların yolunun da aynı derecede önemli olduğunu vurgular.
Allah'a İtaat ve Resulüne Uymanın Önemi
Nitekim Allâhü Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur (meâlen): "Her kim Allâh’ın resûlüne itâat ederse Allâh’a itaat etmiş olur. Her kim de senden yüz çevirirse (sen de onlardan yüz çevir). Çünkü biz seni onların üzerine muhâfız göndermedik." (Nisâ Sûresi, âyet 80)
Bu ayet, Resûlullah'a (s.a.v.) itaat etmenin doğrudan Allah'a (c.c.) itaat etmek anlamına geldiğini açıkça gösterir. Dolayısıyla, Resûlullah'a (s.a.v.) muhalefet etmek de Allah'a (c.c.) isyan etmek demektir. Allah (c.c.),kendisine iman ve itaati, Resûlüne itâatten ayrı görenlerin kâfir olduğunu bildirmiştir. Bu hususta Nisâ Sûresi'nin 150. ayetinde şöyle buyurulmuştur (meâlen): "Allâhü Teâlâ ile peygamberlerinin arasını (îmanda) ayırmak isterler ve ‘Bazısına imân eder ve bazısını inkâr eyleriz’ derler."
Ashab-ı Kiram'a Tabi Olmanın Anlamı
Ashâb-ı Kirâm'ın (r.anhüm) yoluna tâbi olmaksızın Peygamberimize (s.a.v.) tâbi olma iddiası, bâtıl bir davadır. Bilakis bu tâbi olma iddiası, hakîkatte Resûlullâh'a (s.a.v.) itâatsizliğin ta kendisidir. Böyle bir yolda, kurtuluş ümidi ne gezer!
Mücâdele Sûresi'nin 18. ayet-i kerimesi bu durumu şöyle özetler (meâlen): "Ve sanacaklardır ki muhakkak kendileri bir şey (hakîkat) üzerindedirler. Haberiniz olsun, şüphe yok ki onlar, yalancılardır."
Şüphe yok ki onun ashâbına (aleyhi ve aleyhimüssalâtü vesselâm) tâbi olmaya yapışanlar, Ehl-i Sünnet ve Cemâat fırkasıdır. Allâhü Teâlâ sa’ylerini meşkûr eylesin (gayretlerini kabul buyursun) ve fırka-ı nâciye ancak onlardır. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1, m. 80)
Sonuç
Özetle, Ehl-i Sünnet inancına göre kurtuluşa ermek için Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) ve Ashâb-ı Kirâm'ın yolunu takip etmek şarttır. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri'nin de belirttiği gibi, bu yola tam bağlılık fırka-ı nâciyenin alametidir. Bu nedenle, Müslümanlar olarak bizler, Kur'an ve Sünnet ışığında Ashab-ı Kiram'ın hayatını ve öğretilerini öğrenerek, onların izinden gitmeye gayret etmeliyiz. Bu sayede hem dünyada huzur bulacak, hem de ahirette kurtuluşa ereceğiz.










