İstanbul'da Trans Onur Yürüyüşüne Polis Müdahalesi! Gözaltılar Şoku
Gündem

İstanbul'da Trans Onur Yürüyüşüne Polis Müdahalesi! Gözaltılar Şoku


22 June 20255 dk okuma14 görüntülenmeSon güncelleme: 01 July 2025

İstanbul'da 11. Trans Onur Yürüyüşü, polis müdahalesiyle sonuçlandı. Kadıköy'de toplanan trans+ aktivistlere polis sert bir şekilde müdahale etti. Acıbadem sokaklarında gerçekleşen olayda çok sayıda kişi gözaltına alındı. Aktivistler, "Size asla teslim olmadık, teslim olmayacağız!" şeklinde sloganlar attı.

Yürüyüşe Polis Müdahalesi ve Gözaltılar

Kadıköy'de başlayan 11. Trans Onur Yürüyüşü'ne polis, beklenmedik bir şekilde müdahale etti. Acıbadem sokaklarında toplanan trans+ aktivistleri abluka altına alındı. İlk belirlemelere göre en az 40 kişi darbedilerek gözaltına alındı. Halitağa Caddesi'nde ise 11 kişi daha gözaltına alındı. Sabah saatlerinde yürüyüş başlamadan önce de üç trans aktivist, "Genel Bilgi Toplama" (GBT) gerekçesiyle gözaltına alınmıştı.

Eyleme destek vermek amacıyla gelen İstanbul Milletvekilleri Kezban Konukçu ve Özgül Saki de polis kalkanlarıyla engellenmek istendi. Polis, milletvekillerine "Yasaklı eyleme öncülük yaptınız" şeklinde imalarda bulundu. Yürüyüşün başladığı anlarda ise sivil bir araç grubun üzerine sürüldü. Gözaltına alınanların durumu ve sağlık koşulları hakkında henüz bir açıklama yapılmadı. İnsan hakları örgütleri ve avukatlar süreci yakından takip ediyor.

Aktivistlerden Sert Tepki: "Asla Teslim Olmayacağız!"

"Başkaldırı/Serhildan" temasıyla düzenlenen ve devlet politikaları nedeniyle intihara sürüklenen translar ile Sırrı Süreyya Önder'e adanan 11. Trans+ Onur Yürüyüşü'nde aktivistler kararlı bir duruş sergiledi. Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

  • "Varlığımızı, hafızamızı, birbirimize olan inancımızı büyütmek için buradayız."
  • "Geçen yıl engellemeye çalıştığınız yürüyüşümüzü, baskıya karşı direnişle büyüttük."
  • "Bugün sokaktaki varlığımız, kitleselleşmemize yönelik engellerinize teslim olmadığımızın ilanıdır."

Açıklamada ayrıca, AKP'nin toplumsal muhalefete ve Kürdistan'daki belediyelere açtığı savaşın, trans+’lara yönelik saldırılarla devam ettiği vurgulandı. Aktivistler, yıllardır yasaklanmaya çalışılan lubunya bayraklarını birçok kez üniversitelerde sallandırdıklarını ve korkakça milyonların seçtiği belediye başkanlarının tutuklandığını belirtti. "Sokağa çıkan herkesi susturmaya çalıştılar, artık tutuklama tedbiri her protesto sonrası mutlak yaşanan yaygın bir tedbir haline dönüştü. Yine de, kimse sokakları terk etmedi, tüm baskıya rağmen korku duvarını aştık" denildi.

Aktivistler, yıllardır bu coğrafyada bir arada yaşamın yollarını aradıklarını, savaşın ve yok saymanın gölgesinde büyüdüklerini ifade etti. Var olmanın başlı başına direniş olduğu bu dünyada, barış demekten hiç vazgeçmediklerini belirten aktivistler, savaşın açıkça hedef aldığı ve şiddetinden doğrudan etkilenen LGBTİ+’lar olarak, barışı ve diyaloğu sadece talep etmediklerini, inşa sürecinin de parçası olmaları gerektiğini vurguladı. "Bu topraklarda gerçek bir barış olacaksa, TRANSLAR olmadan olmaz" dediler.

Anayasal Haklar ve İfade Özgürlüğü

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 34. maddesi, herkesin önceden izin almaksızın, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olduğunu güvence altına alır. Ancak bu hak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Bu bağlamda, 11. Trans Onur Yürüyüşü'ne yapılan polis müdahalesi, ifade özgürlüğü ve toplanma hakkı açısından tartışmalara yol açmıştır.

Olayın ardından insan hakları örgütleri ve hukukçular, gözaltına alınan aktivistlerin durumu hakkında bilgi almaya çalışırken, sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve aktivistlerin haklarının korunması çağrısında bulundu. Trans Onur Yürüyüşü'ne yapılan müdahale, Türkiye'deki LGBTİ+ hakları ve ifade özgürlüğü konularında yeniden bir tartışma başlatmıştır. Bu olay, toplumun farklı kesimlerinin bir araya gelerek diyalog kurması ve çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.